‘’ Asla geçmişte yaşama ama her zaman geçmişten ders al!’’ der Mevlana. Günümüzde birçok insan yaşadığı andan ziyade ya geçmişte ya da gelecekte yaşamaktadır. Oysa gerçek olan tek zaman dilimi şuandır. Sevinç , mutluluk, hüzün gibi duyguların erişiminin sağlanması ancak anda olmak ile mümkündür.
Peki nedir bu anda olmak? ‘’ Anı yaşamak’’ ya da ‘’anda olmak ‘’ derken, şu anı kapsayan içinde bulunduğumuz çok kısa bir zaman diliminden söz etmekteyiz. Anda olmak onlarca parazitin içinde radyoda doğru frekansı bulup, müziğin ritmini duymaktır. Yaşanılabilecek her türlü duygunun doğru anını yakalayıp bastırmadan ya da baskılamadan yaşamaktır. Kendinize yeryüzünün diğer unsurlarını da yakalayarak (güneş, yağmur, toprak vb. ) uyum içinde yaşamaya, tüm duyguları tatmaya izin verdiğiniz zaman anda yaşamaya başlayabilirsiniz. Anda yaşamak insanın iç dünyasını keşfetmesini, dışarı ile bütünleşmesini mümkün kılar. Kişinin kendi iç dünyasını keşfedebilmesi demek ise, duygularının farkında olup kendine öz şefkatle yaklaşabilmesi, yaşamdan alabileceği hazzı en üst noktaya çıkarabilmesi demektir.
Anda yaşayamayan, geçmiş ya da geleceğin deryasında süzülen bireyler için durum biraz daha farklıdır. Gelecekte yaşayan kişiler kaygı ve korku çemberi içerisinde bir kısır döngüde yaşarlar. Anın getireceği duygu ve fırsatları kaçırarak yetersizlik ve mutsuzluk duygularıyla boğuşurlar. Geçmişte yaşayan bireyler içinde durum çok farlı değildir. Burada ise kaygı ve korku çemberi , yerini pişmanlık ve derin bir hüzne bırakır. Biz psikologlara düşün rol ise kişiye anda yaşayabilmeyi öğretmek, kişiyi geçmişiyle yüzleştirip bu geçmişin kabulünü sağlamak ve kişinin her türlü geleceği karşılayabilecek duygusal güce erişmesine yardımcı olmaktır. Yanılgılar ve yanılmışlıklar hata gibi görünseler de aslında birer öğreticidirler. Hayatı sorgulama eşiği buradan başlar ve ‘’şimdi’’ ye kadar devam eder. Hatalara hangi pencereden baktığınız yapılan ve yapılacak olan hatalardan çok daha önemlidir!
Kendinize öz şefkat ile bakın, anda ve sağlıkla kalın…